Yeni ürünler, VIP teklifleri, blog özellikleri ve daha fazlası hakkında bilgi sahibi olmak için e-posta adresinizle kaydolun.

Nurgül İrik Adanır: Bez bebek dikerek kendi bebeklerine hayat veriyor!

Posted on 0 1.5K Görüntüleme

Nuran Başyurt: İnci’min annesi Süreyya ile tanışıp arkadaş olduktan sonra ara ara yazışır olduk, bir gün sosyal medya hesabında bir bez bebek vardı, İnci’nin kopyasıydı. Bu da nedir diye bakarken yazdıklarını okudum ve orada da dünya harikası bir çocuk ve  onun için sabırla mücadele eden güçlü bir anne vardı. Süreyya’ya ona ulaşmak isterim deyip numarasını istediğimde sorularıma cevap vereceğini düşünmüştüm ama yine de cevaplarında bu kadar şaşıracağımı düşünmemiştim.Özellikle Sahra’nın hamile annesinin karnında ki bebek için isim verip ardından göz rengine kadar dilemesi ve bu dileğinin gerçek olması beni bir kez daha dilek dilemenin kudretine inandırdı. 

İşte İnci gibi ikinci bir güzellik ve onun da başarılı annesinin hikayesini hep birlikte öğrenelim.

Kimdir Nurgül İrik Adanır, nasıl bir kadındır, nasıl bir anne, nelerden hoşlanır, hayatı nasıl  yaşar, bize biraz kendini anlatır mısın?

Merhaba. Ben 32 yaşında dört evlada sahip bir ev hanımıyım. Çok hareketli koşturmalı bir hayatı olan, çocuklarına aşkla bağlı, onlar için her şeyi yapmaya hazır bir anneyim. Lise mezunuyum ve 8 kardeşin beşincisiyim, evimde olmayı eşimle ve çocuklarımla vakit geçirmeyi çok severim.

4 çocuk annesi olduğunu duydum ve inanamadım, sahi kaç yaşındasın? Ve 4 çocuk kararını nasıl verdin? Çok çocuk isteyen biri olarak seninle gurur duydum…

Evet, 4 çocuğum var. 3 çocuk sahibi olduktan sonra tamam dedim artık bu kadar çocuk yeter ama Sahra’ya ilik nakli gerektiğinde bir çocuğum daha oldu. Kordon kanını toplattım. Sahra’ya umut olacaktı fakat değerleri uymadı.

Çocuklarının her birini bize biraz anlatır mısın? Neler kattılar sana?

Sahra’m 7 yaşında ilk göz ağrım, çok zeki, güler yüzlü ve çok güzel bir çocuk. Sahra’dan 15 ay küçük kardeşi Arda; hiperaktif, yaramaz bir çocuk. Arda’nın bir küçüğü Azra, evin komedisi diyebilirim. Sahra hastaneye yattığında Azra 8 aylıktı ve ben ondan çok ayrı kaldım. Aylarca göremedim abisini ve onu. Bu bizim için bir travma gibi bir şeydi. O sebeple anneannesine çok düşkündür Azra… Son olarak Deniz oldu, 9 ay 10 günlük hamileliğimi hastanede geçirdim. Sahra tedavi aldığı sürece hep ben yanında kaldım. Deniz’in adını Sahra koydu daha doğmadan… Ailede kimsenin gözleri mavi değildir ama Denizin gözleri masmavi oldu. Sahra adı “Deniz” olsun dediğinde inşallah gözleri de mavi olur demişti ve biz gülüşmüştük.

4 güzel yavrudan birinin hastalığı gerçeği var hayatınızda ne yazık ki… Kızının lösemi olduğunu nasıl ve ne zaman öğrendin? Nasıl bir süreç yaşadın, şimdiki aklınla o zaman arasında ne fark var?

Sahra’nın lösemi olduğunu 2 yıl önce öğrendim, daha doğrusu ilk teşhisi tam koyamadan lösemiden şüphelendiklerini söylemişlerdi ama ben kabul edemedim. İmza atıp zorla kaçırdım kızımı hastaneden. Ama 3 ay dayanabildi Sahra… Çok ağrısı olmaya başladı. Düşmeyen yüksek ateş ve vücudunda morluklar oluşmaya başlayınca işin ciddiyetini anlamıştım artık. 14 Nisan 2016 gece saat 23:00’de acile gittik ve bizi bir daha bırakmadılar.

O gün başladı bizim tedavimiz. İlk başlarda bana tam lösemi demediler. Eşim doktorlara ‘annesine söylemeyin’ diye tembihlemiş. Bana kötü hücrelerden temizlenmesi için ilaç alması gerekiyor gibi şeyler söylenmeye başlamıştı. Hissediyordum ama dile getirmek istemiyordum belki de… Tesadüfen reçetede yazan ‘TANI: ALL’ yazısını okuyunca anladım ki tamam “Sahra lösemi ve ben ne yapmalıyım?” çabuk toparlanamadım, çok ağladım, araştırdım, sordum, nedir bu ALL diye… 3,5 ay hastaneden hiç çıkamadı kuzum. Çok ağır ilaçlar aldı. Yüksek riskli grubuna giriyormuş hastalığı o sebeple çok zor kendine geldi o da bende… Şimdi ki aklımla diyorum ki, ben nasıl dayanmış nasıl sabretmişim! Allah sabrını, gücünü veriyor insana. Şuan o anlar aklıma geldikçe kalbime ağrılar giriyor ama şükrediyorum. Benim kızım güçlü diyorum çünkü maalesef lösemiden kaybettiği arkadaşları da oldu.

Şuan ki mevcut durum ne, tedavi aşaması sürüyor anladığım kadarıyla, nasıl bir yol izleniyor?

Şu anki durum, idame kısmındayız. İlaçlarını ağız yoluyla evde alıyor. Haftada bir hastaneye kan tahlili için gidiyor. Çok şükür şimdilik sonuçlarımız iyi çıkıyor umarım böyle devam eder. Aldığı ilaçlar çok fazla sinir yapıyor. Sahra çok sabırsız ve sinirli kırıp döken bir çocuk. Bu onu çok yıpratıyor ama geçici diye bekliyoruz.

Peki, sana hayran kalınmasını sağlayacak ikinci konuya geçelim. Bu bez bebek fikri nasıl oluştu ve gelişti? O süreçte neler oldu, biraz bahseder misin?

Bez bebekleri dikmeye 3 yıl oluyor başlayalı. Tamamen hobi olarak başladım. Dikiş makinemi aldım ve ben bununla neler yapabilirim diyerek “Tilda” bez bebek dikerek işe koyuldum. Daha sonra etrafımdaki insanların hoşlarına gidince satın almak istediler ve bende paramı kazanmaya başlayınca hoşuma gitti açıkçası ve daha çok bez bebek dikmeye başladım. Yaklaşık 1 yıl bu şekilde devam ettim. Sahra’nın tedavisi başladığında uzun bir süre ara verdim. Tedavi masrafları ve çocukların masrafları üst üste gelince daha ciddi çalışmam gerektiğine karar verdim. Ve tekrar başladım. Haberlere “Lösemili kızı için bez bebek yapıp satan anne” başlığı altında konu olunca, siparişlere yetişemez hale geldim ve sesimi duyurmuş oldum. Şu an kızım için geceleri uyumuyorum ve bez bebek dikip satıyorum ve bu durumdan da asla şikayetçi değilim. Yeter ki çocuklarıma yetebileyim.

Nurgül’ün hayatı lösemiden önce, lösemiden sonra dersek ne değişti? Bakış açın, yaşam şeklin, ailenle olan iletişimlerin, eşinle bağın ve çevrende ki insanların tepkileri vs neler değişti hayatında? Hatta nasıl değişti, ne yönde değişti?

Lösemiden önce çok gezerdik. Çocukları alıp her hafta bir yerlere giderdik. Çocuklarımın hepsinin düzenli bir hayatı vardı. Babaları sabah gidip akşam gelir hep birlikte akşam yemeği yer, film keyfi yapardık. Çok huzurluyduk. Lösemi tedavisi süresince çok fazla stres, maddi manevi sıkıntı, çocuklardan ayrı kalma, Sahra’yı ya kaybedersem korkusu yaşadık. Bir anda hayatınız altüst oluyor, huzurunuz bozuluyor, çok zor bir durumdu. Ama eşimin, kardeşlerimin ve özellikle eşimin babasının desteği ile biz bu zorlu süreci daha az yara alarak atlattık. İnsanın böyle dönemlerde manevi desteğe daha çok ihtiyacı oluyor ve ben bunu ablalarımda buldum çok şükür. Hep yanımdalardı. Hala da öyleler… Çevremdeki insanların çok duasını aldığıma inanıyorum, sağ olsunlar. Hayatım değişti evet, ben değiştim, eşim değişti, düzenim değişti, hayata bakış açım değişti. Küçük şeylere kafayı takıp günlerce üzülmüyorum artık. Güçlü olmayı öğrendim, elimdeki şeylerle mutlu olmayı öğrendim.

Son sorum, bir kadın, bir anne olarak senin gibi herhangi bir hastalıkla çocuğu üzerinden yüzleşen annelere bir şeyler söyleme şansın olsaydı neler derdin?

Benim gibi çocuğu hastalıklarla mücadele veren annelere bir tavsiyem olamaz çünkü onlar zaten kalbi güçlü sabırlı anneler. Etrafımda çok var böyle anne ve biz birbirimizden güç alıyoruz. Evladını lösemiden kaybetmiş bir anneye veya tedavisi başarılı gitmeyen bir anneye çok bir şey söylenemez gibime geliyor, bu benim şahsi fikrim. Onlar zaten güçlüler ya da bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama seçilmiş insanlar. Hepsini kucaklıyorum ve saygılarımı iletiyorum. Evlatlarının ellerini bırakmasınlar yeter, gerisi gelir zaten.

Röportaj: Nuran Başyurt

Yazıyı Paylaş

Henüz Yorum yok, ilk yorumu sen yap.

Ne Düşünüyorsunuz?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir