
Benim dünyam tıpkı bir kütüphane gibi, sessiz çığlıklarla dolu. Kitap sevgim bir annenin bebeğini koklaması gibi, her yeni kitap şarap misali kitaplığımda bekledikçe benim için daha da kıymetlenir. Öyle ki her şeyimi paylaşmaya hazır olan ben bir tek kitaplarımdan feragat edemiyorum. Bir okuduğum kitabı tekrar tekrar okuyabilir ve her defasında da aynı keyfi kat be kat alabilirim.
İşte bazen öyle olur ki sadece kitap okumak değil kitaplarla bir arada kalmak isterim. Bunun için seçtiğim en iyi yer kütüphanedir. Oradaki masa, sandalye bile cansız varlıklar olmasına rağmen saygılıdırlar o sessiz ortamın duruşuna….
Ya o kitapların kokusuna ne diyorsunuz, bir kısmı tarihimiz kokar bize kim olduğumuzu anlatır, bir kısmı günümüzdeki sıkıntıları çözmemiz için vardır, bir kısmı tamamen kendimizi keşfetmeniz, hayatı deneyimlememiz için vardır.
Kitaplar benim için bir insanın yaratılışı gibi, kaşının gözünün nasıl olmasını istiyorsan, sesinin tonunu nasıl hayal ediyorsan işte ben kitapların insanlar üzerinde böyle değişiklikler yaptığına inanıyorum.
Kütüphanelerde benim için kitapların ana yurdu, onu koruyan kollayan bir ana gibi.
Ne zaman yalnız kalmak istesem kendimi orada bulurum. Çünkü kendimle yalnız kalmak dediğim öylece durup kendi iç sesimi, vesveseli düşünceleri dinlemek değil. Benim için yalnız kalmam demek kitapların yurdunda onların yapraklarının çıkardığı senfoni eşliğinde, buram buram kağıt kokusunda aklımı, fikrimi yeni yeni bilgilerle doldurmaktır.
Ne kadar çok okursam o kadar çok bilir miyim bilemem ama ne kadar çok okursam o kadar çok duyarlı ve farkında olacağımdan eminim.
Bundandır ki ben tüm kitapları sever ve tüm kütüphaneleri kutsal mekan ilan ederim.
Kütüphaneye dikkat ederseniz ibadet edilen bir çok yerle aynı olduğunu görürsünüz. Loş ışığı, herkesin saygıdan susması, daima temiz ve düzenli olması, çalışanlarının çoğunun gönüllü ya da Allah tarafından çeşitli uzuvları noksan yaratılmış insanlardır. Yani kısacası burası kutsaldır.
Ne Düşünüyorsunuz?