Evet, huylu muyum, huysuz muyum tartışılır. Ama iyi huylarımı çoğaltmak, kötü huylarımı azaltmak için gösterdiğim çaba tartışılmaz.
İşin şakası bir yana, insan hayatında kötü olana evet demek sadece 1 saniye sağlıksız düşünce ile olabiliyorken, iyi olana- doğru olana evet diyebilmek için günlerce hatta aylarca çabalaması ve ölene kadarda tekrarlaması gerekiyor.
İşte tam da kendimi büyütme, eğitme, değiştirme yolunda ilerlerken, basit iyi alışkanlıklardan başlayayım dedim. ( Kime göre basit, bana gayet zor aslında J )
Ben 16 yaş itibari ile tam 20 yıldır çalışan bir tipim, yani sabahları erken kalkması zorunlu bir tip, lakin hep şanslıydım, okul hayatımın çoğunluğu öğlenci, iş hayatımın çoğunluğu da zorunlu saatler yerine mesai kavramı olmayan türden işlerden oldu. Tabi şimdi yaş aldık, olduk 36, doğal olarak artık metabolizma sesleniyor, “bana daha iyi bak, yoksa ben sana fena bakarım” diyor. Benim bedenim konuşur, cidden konuşur, çünkü ben onu dinlerim, aklım karışsın, ruhum daralsın hemen yansır bedenime.
Tüm bunları yapmalıyım, nasıl yapacağım derken bir sabah “Barış Özcan – MURPHY KANUNLARI” videosunu izledim (aslında dinledim), o arada makyaj yapıyorum, ikinci video otomatik olarak geldi. #40SabahErkenKalk başlıklı bir video… Anında ilgimi çekti, çünkü ben sabahları zor kalkar, hızlıca adapte olur ama asla kendime bir dakika vakit ayıramazdım, yüzümü yıkama sahnesini saymazsanız. Dedim ki başla, buradan başla, her sabah 7’de kalk ve kendine vakit ayır, bakalım bu vakitlerde ne yapacaksın?
İşte hikayemizin ilk 7 günü….
1.gün
İlk günüm ve doğal olarak ekim ayında olmanın yetkisine dayanan hava çok karanlık. Telefonu uzakta tutmak uyanmak için çok işe yaradı, aklınızda bulunsun, sıcak yataktan bir kere çıkınca dönmüyorsun. Ama benim gibi sosyal medyaya bakarak sızan biri için gece uyumak çok zor oldu. İlk sabahım ve ilk 2 dakika mutsuzluktan öleceğim sanarken, bir anda bu his hızlıca yok oldu. Şarkı açtım ve en çok yapmayı istediğim şeyi yaptım yatak örtümü düzelttim (genelde evden çıkarım ve yatak örtüm bozuk olur, ve nedendir bilinmez ben bir rakı içen kadınlara, iki yatak örtüsünü düzeltip evden çıkan kadınlara imrenirim). Ardından başka videodan, aklımda kalan “akşam yaptıklarımızı sabah yapmayı deneyin” diyordu. Ben de tam olarak hızlıca bunu başlattım, kitap okudum, 3 sayfacık ama sesli çünkü uykum gelebilirdi. Günüm gayet iyiydi, erken başlamak ve çok iş bitirmek, aynı zamanda kendinle vakit geçirmek. Akşam 22:00 gibi uykum geldi ama arkadaşlarımlaydım sonra kaçtı, ben daha henüz iyi bir alışkanlık kazanmış kişi değildimki…
2.gün
Bugün daha zor geldi, 2.gün oysaki, daha hevesimin taze olduğu dönem yani. Vivaldi açtım sakinleşmek iyidir diye J
Yine kitap okudum tabiki, çok seviyorum okumayı. Sayfayı öyle ciddi okuyordum, görseniz şaşardınız, ama bir cümlede kendi kendime kahkaha attım, yeni bir ayakkabı ile yürüyüşe çıkmak konusu… ı(KİTAP: VAZGEÇEBİLMEK / Sayfa 62 – Cümle yeni ayakkabı ile başlayan…. kitabı okumanızı öneriyorum o nedenle buradan bu kadar bilgi J )
Sabahın körü J kitap okuyorum ve şuan fark ettim “tekrar et” bu cümle okuduğum kitapta, her yerde, belki de hep vardı ama ben şuan daha farklı fark ettim. Bu sabah ışık hızıyla ilerledim J 5 sayfa kitap okudum, sabahları kitap okumak sandığınız kadar kolay değil, ama sanmadığınız kadar da zevkli.
Fark etme ve iyileştirme yolculuğumuzda, fark edilen bir şey daha…
- “Evde kahvaltı yapmıyorum hafta içi neden?”
- “Sevmiyor muyum?”
- “Çocukluğumla ilgisi var mı?”
- Gün
Erken kalk projemiz devam, bugün zordu çünkü önemli bir detayı henüz hiç yapamadım “erken yatmak” J
Bu sabah 05.30’da Yaşar Can’ım (kız kardeşimin bebeği) kalkmış, babası video atmış. Yani teyzesine tam destek hep destek ( meğer bütün aile erken kalkmamamdan mutsuzmuş ta haberim yokmuş J )
Bugün kitap falan okumadım, öylece durdum, Yaşar Can’ın videolarını izledim, kahvaltı hazırladım, bütün yaz 1 kere bile giymediğim gömleği giyme saçmalığını gerçekleştirdim J ve çok suratsızım.
4.Gün
Bugün izinliyim ama #40SabahErkenKalk kuralını bozmak yok. Neden çünkü istikrarlı olmak, zinciri kırmadan tekrar etmek, iyi bir alışkanlık için şart. Bugün zorlanma durumum %3 oranında azaldı, J %97 oranında ise hala zorlanıyorum. Ama garip bir şeyi fark ettim, zihnim alarmdan 5-7 dakika önce başlıyor uyanmaya ve resmen kendimle cebelleşiyorum, çaldı mı – duymadım mı, eyvah geçti mi diye, sonra yüzümde çalan alarmla gelen mutluluk, görülmeye değer dostlar. Bu arada bugün aşkımın aşkının (Yaşar Can’ın) dünyaya geldiği gün.
“Lambadan cin çıktığında, dile benden ne dilersen” dediğinde istenecek 3 şeyin 3’ü de sensin aşk!
(Yaşar Can) Bu replik PATRON MUTLU SON İSTİYOR filminden, o filmde SEN isimli bir şarkı var ve beni tanıyanlar bilir bir gün evlat sahibi olunca bu şarkıyı ona söyleyecektim, bu sabah o evladın Yaşar Can olduğuna karar verdim ve ona hediye ettim.
Kendimle kaldığım sessiz zamanlarda, arkada bir müzik açtıysam ve açtığım müziği seçmeyip akışına bıraktıysam bir yerden sonra çalan şarkılarla birlikte, anılar, tarihler hatırladığımı fark ettim.
- “Neden bu denli derin hatırlıyorum tarihe kadar?”
- “Ne zamana kadar hatırlayacağım?”
Ve yeni sorular… Hop deftere eklensin (Pembe kaplı deftere)
5.gün
Bugün fire verdiğim #40SabbahErkenKalk projeme devam. Yazlıkta bunu yapamadım, hem orada sevdiklerimle olmanın rehaveti, hem o hiç yıkılmaz dediğim eniştemin kanserle tanışmış bedeniyle karşılaşmanın hüznü, her şeyi yerle bir etti bende. Hatta öyle ki bir anda “kötü kız” olmaya karar verdim ve sosyal medya üzerinden ne kadar insan varsa (geçmişe dair, biri hariç pisleştim)
Oysa dün akşam eve geldim, her şey rutin diye sabah ne kadar yorgun olsam da kalkmalıyım, kendime verdiğim sözü tutmalıyım dedim, ve yattım, hemen uyumadım çok geç saate kadar hayaller hayaller… Uyuyunca da berbat rüyalar gördüm.
Rüyamda; babaannem beni alakasız bir akraba ile evlendirmeye kalktı, tüm aile bireyleri o esnada kahve içiyordu, tuvalete girdim, evlendirilmek istediğim adam da oradaydı, oysa ben yanıma mavi gözlü devi almış bir binaya gitmiştim, ama oraya onunla gitmemin sebebini bilmiyorum, merak ettiğim ise “karaktersizlerin şahı” diye adlandırdığım kişi idi, resmen onu görünce üzüntü ile uyandım. (Kapanmayan defterler rüyalara kadar sirayet eder) O arada da kalbimi küt küt attıran yaramaz kediye mesaj yazıyor olmamdı aslında. Mavi gözlü dev bu durumu fark etti. Öyle yani berbat uyandım, çünkü sadece 2 günlük yaramazlık bile böyle hissettirdi bana.
İşte böyle,kalktım erken, ütü yaptım, öylece durdum, çünkü kendimi b…..k gibi hissederek uyandım. Geçer, geçmeli, hadi buggün özlediğim işe erken gideyim.
- Gün
Berbat uyandım, mutsuz, sanki gece boyunca bir çamura batmış gibi pis bir hisle ama sanki bir yandan da iki silkelensem her şey dökülecek tertemiz olacağım gibi…
Beni tanıyanlar arasında çok azı şu huyumu iyi bilir, ruhumda olanlar bedenimde sirayet eder. Ne demek bu, bu şu demek. Dün gece aniden mide bulantısı ve kasıklarımda ağrı ile acile gittim ama durduk yere bir anda, altında bir sürü sebep bulmaya çalıştım, en büyük sebep su içmedim son 4 günde 2 bardak dedim, ama değildi… Asıl mesele sürekli kafamda sorduğum deli sorulara, hiç tanımadığım insanlardan gelen yanıtlara, sosyal medyada ısrarcı ya da tiksindirici ifadelerle gelenlere idi tüm tepkim. Midem almıyordu, çünkü benim haznem genişleyemedi bir türlü, kasıklarıma ağrının vurması ise kadın ve erkek tanımlamaların sadece özel bölge uzuvlarından ötürü tanımlanmış olmasındandı beynimde, geçmişten gelen öğretilerimde…
Yani bu sabah çamurda gibi uyanmamda tüm bu ağrılarımda normaldi canlar.
Gün nasıl mı bitti, deli sorularla… Cevaplar mı? Henüz tamamlayamadılar evrelerini.
- Gün
Uyandım, zorunlu gönüllülük esasına dayanarak, hiçbir şey yapmadım. Öylece durdum. Açılmak için salonda oturdum. Sonra en yavaş halimle ilk kez makyaj yapıp hazırlandım ve işe daha da erken gittim J
Devamı sonraki yazılarda….
Ne Düşünüyorsunuz?